Şahinbey Masaj Salonu Hizmetleri Ebru

Şahinbey Masaj Salonu

Şahinbey Masaj Salonu Domuzcuk’un da saslınü dinliyorlardı. Kimi

çıplaktı; giysilerini elinde taşıyordu. Kimi yarı çıplak, yarı

giyinmişti. Okul üniformalarının gri, lacivert, bej, yünlü

ceketleri vardı sırtlarında. Rozetleri, işaretleri, hatta

çoraplarında ve kazaklarında renkli şeritler vardı. Yeşil

gölgelikte, oturdukları ağaç kütüklerinden yükselen başları,

kumraldı, sarışındı, siyahtı, kestane rengiydi, kum rengiydi,

donuk kahverengiydi. Bu başlardan mırıltılar, fısıltılar

çıkıyordu. Ralph’a bakan, hesaplayıp düşünen gözler vardı bu

başlangıçta. Çocuklar olumlu bir iş yapıldığını biliyordu.

Kumsaldan tek başına ya da ikişer ikişer gelen çocuklar,

sıcaklığın buğu perdesinin meydana getirdiği sınırı aşınca,

ansızın görülüyorlardı. Onlar yaklaşırken göze ilk ilişen

şey, kumun üstünde oynayan, yarasayı çağrıştıran, kara bir

yaratıktı. Bunun üstündeki gövde, biraz sonrasında görülebiliyordu

ancak. Bu yarasamsı şey, çocuğun gölgesiydi; tam tepesinde

olan güneş, telaşlı ayaklarının arasında küçük bir lekeye

dönüştürmüştü gölgesini. Ralph, denizkabuğuyla uğraştığı

biçimde, oynayan bir kara lekenin üstüne basa basa kayalığa son

gelen iki kişiye dikkat etti gene de. Yusyuvarlak kafalı, çok

açık saman sarısı saçlı bu iki çocuk, köpekler şeklinde soluyup

Ralph’a gülerek, yere attılar kendilerini. İkizdiler. Ve

Şahinbey Masaj Salonu

böylesine güleryüzlü iki çocuğun birbirine tıpatıp benzemesi

karşısında afallıyor, gözlerine inanamıyordu insan. Berabernefes alıyorlar, birlikte gülüyorlardı. Tombalak ve canlıydılar.

Islak dudaklarını Ralph’a doğru kaldırmışlardı. Sanki

yüzlerini gereğince örtecek derileri yokmuş benzer biçimde, profilleri

belli belirsiz, ağızları açık kalmıştı. Domuzcuk, gözlüğünün

ışıldayan camlarını onlara doğru eğdi; denizkabuğunun

gümbürtüsü arasında, üst üste söyledi adlarını:

“Sam, Eric, Sam, Eric.”

Derken aklı karıştı. İkizler, hayır dercesine adım atarını sallayıp

birbirlerini gösterdiler işaret parmaklarıyla; çocuk kalabalığı

gülüştü.

Nihayetinde Ralph, denizkabuğunu öttürmekten vazgeçti, oraya

çöktü. Denizkabuğu elinden sarkıyor, başı dizlerine doğru

eğiliyordu. Yankılanan sesler dinince, gülüşmeler de bitti, bir

sessizlik oldu.

Sahilın bir pırlanta benzer biçimde ışıldayan pusu içinde, kara bir

şey ilerliyordu bocalaya bocalaya. İlk Ralph gördü bunu ve

öyle yoğun bir dikkatle bakmaya başladı ki, tüm gözler o

yana çevrildi. Bu kara şey, buğulu sıcaklığın yarattığı

hayalimsi görüntülerden çıkıp açık seçik görülen kuma

basınca, karaltının gölgelerden fazla giysilerden ileri geldiği

anlaşıldı.